1. Trakya’daki Tarım Arazilerinin Erozyona Karşı Korunmasının Önemi:

Trakya’nın yüzölçümü 2.376.400 ha’dır. Sözkonusu bu alanın yaklaşık 1.258.392 hektarında (%53) günümüzde tarım yapılmaktadır. İstanbul ve Çanakkale illerinin Trakya’ daki kapladıkları alan hariç, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ’da I., II. ve III. sınıf verimlilik yeteneğindeki tarımsal arazi varlığı 1.405.694 ha’dır. Bunun yanında çok dikkatli bir şekilde toprak işlemesi ve yalnız özenle seçilen bitkilerin tarımını mümkün kılan IV.’ üncü kullanım yetenek sınıfındaki topraklarla birlikte toplam tarım topraklarının alanı 1.547.272 hektardır. Bölgede toprak erozyonu, sığlığı, taşlılık, drenaj, çoraklık ve yaşlılık gibi toprakların verimliliğini hızla azaltan faktörler dikkate alındığında tarım alanlarının %85.8’inde koruma ve ıslah çalışmalarına ihtiyaç duyulmaktadır (Anonymous, 1980).

Trakya’da yıldan yıla değişmekle beraber yaklaşık 600.000 ha alanda hububat, 350.000 ha alanda ayçiçeği ve 25.000 ha civarında da çeltik ekilişi vardır. Trakya bölgesi olarak verim ortalaması buğdayda yaklaşık 350 kg/da, ayçiçeğinde 160 kg/da, çeltikte 500 kg/da civarındadır. Söz konusu bu ürünlerden dekardan alınan ortalama verim Türkiye ortalamasından yaklaşık %40 daha yüksektir. Gerçekten de stratejik öneme sahip bu ürünlerde ayçiçeğinde Trakya Türkiye üretiminin %60-70’ini, çeltikte %45-50’sini, ve buğdayda %15’ni karşılamaktadır. Trakya’ da ki tarım alanları, Türkiye tarımsal üretiminde diğer tarla, bağ-bahçe bitkileri üretimi yanında özelikle ayçiçeği, çeltik ve buğday üretiminde çok önemli bir yere sahiptir. Bu nedenle Trakya’nın çok verimli olan tarım alanlarının verimliliğinin korunması, artan ülke nüfusunun yeterli beslenmesi ve refah içerisinde yaşaması yanında, gelecek kuşaklar için de hayati öneme sahiptir (Süzer, 1994).

Trakya gerek tarımsal üretim potansiyeli ve gerekse tarımı yapılan buğday, ayçiçeği, çeltik, şekerpancarı gibi ürünlerin verimliliği açısından Türkiye ortalamasının çok üzerinde olmasına rağmen yinede çok önemli sorunları vardır. Söz konusu bu bölgenin topraklarının verimliliğinin korunması yanında, bazı tarım alanlarının da ıslahı gerekmektedir. Bunun içinde arazileri doğal nitelik ve yeteneklerine uygun olarak kullanmak ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımını ciddi bir şekilde denetim, erozyonla mücadele, sulama ve drenaj çalışmaları, gerekli yerlerde ıslah çalışmaları, polikültür ekim nöbeti sistemlerine geçme, azaltılmış toprak işlemesi, gerekli yerlerde uygun toprak işleme teknikleri ile mekanizasyonun düzenlenmesi, gübreleme programlarının uygulanması, dağınık, parçalı arazi varlığının oluştuğu bölgelerde arazi toplulaştırmasına gidilmesi olanaklarının araştırılması ve modern tarım tekniklerinin uygulanması gerekmektedir (Süzer, 1995).

Tarım yapılabilen arazilerin toprakları insan, hayvan, ağaç, bitki ve her çeşit canlının beslenmesinde çok önemli doğal bir kaynaktır. Kuşkusuz tüm Dünya ülkelerinin ekonomik yönden kalkınmışlığında tarım topraklarının katkısı çok büyüktür. Verimli topraklara sahip olan ve topraklarının iyi kullanan milletler gıda maddeleri yönünden kendilerine yeten, ihtiyaçlarını fazlasını diğer ülkelere satan, kişi başına düşen milli gelirleri yüksek olan ve bunun sonucu yüksek bir yaşam standardı içerisinde bulunmaktadırlar (Süzer, 1996).

Bir santim derinlikteki toprağın oluşumunun ortalama 500 yıl gibi uzun bir zaman sürecini kapsadığı göz önüne alınırsa, canlı varlıklar için toprağın ne kadar kıymetli bir doğal zenginlik olduğu daha kolay anlaşılır. Kuşkusuz bu kadar değerli tarım topraklarının muhafazası ve onun değerinin herkes tarafından bilinmesi gerekmektedir. Ayrıca Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 44. maddesinde “Devlet, toprağın verimli olarak işletilmesini korumak ve geliştirmek, erozyonla kaybedilmesini önlemek ..... amacıyla gerekli tedbirleri alır.” denmektedir. Buradan da anlaşılacağı gibi Ülke topraklarının tarımsal açıdan verimliliğinin korunması kanunlar çerçevesinde de sağlanmıştır.

Tarım topraklarının yok olmasında, verimsizleşmesinde ve çoraklaşmasında en önemli faktörlerden birisi erozyondur. Erozyon kelime anlamı ile toprak aşınması anlamına gelmektedir. Toprak, su, bitki örtüsü arasında çok hassas bir etkileşim ve dolayısı ile bir denge vardır. Özellikle normal koşullarda var olan bitki örtüsünün herhangi bir nedene bağlı olarak hatalı bir uygulama ile ağır zarara uğraması ile çıplak kalan toprak tabakası her tür erozyona açık duruma gelir (Süzer, 1997).

Toprağın bitkilerin yetiştirilmesine uygun üst katmanları erozyonla taşındıktan sonra arta alt ana materyal ve ana kaya (litosol) kalmaktadır. Bu verimsiz ana materyal ve ana kaya üzerinde tekrar verimli bir tarım yapma veya yeşil bitki yetiştirilmesi imkanı çok zordur ve çok masraf gerektirmektedir. Erozyona hassas bölgelerde toprak taşınmasına yol açan başlıca doğal faktörler, aşırı yağışlar, kuvvetli rüzgarlar, göl, deniz gibi büyük su kaynaklarında oluşan şiddetli dalgalar, yer çekimine bağlı olarak toprak ve buzul hareketleridir (Süzer, 1996).

Özellikle ülkemizde, gerek düşen yağışlarla su ve gerekse rüzgar erozyonu ile olan toprak kaybı küçümsenemeyecek kadar büyüktür. Sadece erozyon tarım toprakların verimli kısımlarını alıp götürmekle kalmaz aynı zamanda suyun içerisinde taşınan milli partiküller akarsu yataklarının, kanalların, göletlerin ve barajların kısa zamanda dolmasına ve suların kirlilik oranının artmasına yanında çeşitli sel baskınları neden olmaktadır. Bir çok akarsuyumuzun her yağıştan sonra toprak renginde bulanık akması denize dökülen akarsu ağızlarında deltaların oluşumu erozyonun şiddetini gösteren en önemli belirtilerdir ( Saatçi, 1975).

Çizelge 1’ den de görülebileceği gibi erozyon, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerimizde geniş bir alanda, farklı aşınma derecelerinde olmak üzere 1.889.454 ha alanda (%99.2) görülmektedir. Hafif erozyona uğrayan toplam alan 906.797 ha olup, yayılma oranı %47.6’dır. Orta derecede erozyona uğrayan toplam alan 644.150 ha’dır (%33.8). Hafif ve orta derecede erozyona uğrayan toplam alan oranı %81.4’ tür. Bu sözkonusu alanların tümüne yakınında tarla tarımı yapılmaktadır.

Şiddetli erozyona uğrayan toplam tarım alanı bu üç ilimizde 315.041 ha dır. Bu alanın 197.581 ha’ ı Kırklareli’nde, 60.154 ha’ ı Edirne ilinde ve 57.306 ha’ ı Tekirdağ ilinde bulunmaktadır (Cangir ve ark., 1996).

  Bu yazıda tarım yapılan topraklarımızdaki su ve rüzgar erozyonunun uygun toprak işleme ile nasıl azaltılıp kontrol altına alınabileceği üzerinde durulacaktır.

Çizelge 1: Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ İllerindeki Tarım Alanlarında Görülen Bazı Sorunlar.
 
 

İller

 

Su
Eroz
yonu
1
Su
Eroz
yonu
2
Su
Eroz
yonu
3
Su
Eroz
yonu
4
 
 
Yaşlı-lık
(ha)
 
 
Çorak-
lık
(ha)
 
 
Taş-
lılık
(ha)
Sığ 
ve 
çok
sığ 
(ha)
Şimdiki
Sorun-suz
Tarım
Alanı 
(ha)
Şimdi
Sorunlu 
Tarım
Alanı
(ha)
Şimdiki
Toplam
Tarım
Alanı
(ha)
Şimdi-ki
Tarım
Alan-ları
Oranı 
(%)
Edirne
312.598
242.781
60.154
3.469
11.853
32.742
26.294
99.389
63.892
382.223
446.115
85.7
Kırklareli
263.237
173.335
197.581
18.811
6.164
312
61.615
257.232
57.848
266.274
324.122
82.2
Tekirdağ
330.962
228.034
57.306
1.186
4.468
384
28.041
67.100
54.103
414.762
468.865
88.5
Toplam
906.797
644.150
315.041
23.466
22.485
33.438
115.950
423.721
175.843
1.063.259
1.239.102
85.5